Mahmut Efendi Hazretleri K.S. / Sohbetleri

SİZE TAVSİYEM

Yanınızda illa ki bir fıkıh kitabı bulundurun. Bir yalnışla bilmediginiz bir hususla  karşılaşınca açar bakarsınız. insan yalnışını düzeltirse o zaman müslüman gibi yaşar... Müslüman gibi yaşayan da müslüman gibi ölür. bir insanın cebinde parası olsa,karnı açıksa gider bir yiyecek alır ve yer..
açlıgını giderir.

Peki kişinin yanında fıkıh kitabı olmazsa bilmedigini hemen ögrenemezse.. Manevi olarak aç kalmaz mı ? işte kitab hemen yenilen yemek gibi
ruhun açlıgını giderir. Aman daima yanınızda bulundurunuz.

 


ALLAH "C.C." GÜVENELİM

Nefahatu-ül Üns' İsimli Kitabta görmüştüm.Buyuruluyor ki:''Bir salik yani Mevla'ya yürüyücü yirmi sene oyalansa sonra yarım saat ciddiyetini takınsa yirmi senelik boşluğu doldurur''

İşte bizlere anamızdan, babamızdan daha çok acıyan Mevla'nın bizlere muamelesi böyledir.Mevla tarafından fenalık olmaz.
Mademki diriyiz, sağız yine tevbe edip Efendimiz'e ittiba edersek, Kitabullah'a sarılırsak, ehadisi nebeviyye'ye ve bunlardan çıkan akaide, fıkha, tasavvufa sarılırsak boşlukları doldururheybetli oluruz.Sözümüz dinlenmiş olur.Heybeti olmayanın kendisi karanlıkta kime ışık tutacak?Heybet ise kendi başına kazanılmıyor.

Şu ayeti kerime yüksekliğin nereden kazanıldığını bizlere gösteriyor:
''Her kim ululuk, izzet (şeref) istiyorsa (bilsin ki) bütün izzet Allah'ındır.(Fatır Suresi 10dan)
O'nun kapısına dayanmak lazımdır.O'ndan istemek lazımdır.O'nun kapısı da islamiyetin tamamını yaşamaktır.


Mevla Teala Hazretleri ders ayetimizin devamında ehl-i kitaptan iman edenleri, ümmet-i mukteside (tam orta halli ümmet) olduklarını beyanla medh ediyor.Yahudilerin büyük bir alimi olan Abdullah İbn-i Selam (Radıyallahu anh) bunların başında gelir.Hıristiyanlardan da vardır.Ancak mutedil olan ve islamiyetin yüceliğini anlayarak iman eden ehl-i kitabın sayısı azdır.

Onlardan çoğu, peygamberlerinden (Salavatullahi ala nebiyyina ve Aleyhim Ecmain) kitaplarından ve bizim peygamberimizden (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hakikatı öğrendikleri, tenbih olundukları halde, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) i tanımamak muamelesi ettiler ve onun için bu belayı buldular.


(DERS AYETİ)

''Ey Resul-i zişan!Rabbinden sana indirileni hakkıyla tebliğ et.Eğer bunu söylemezsen O'nun elçiliğini ulaştırmış olmazsın.Allah, seni insanlardan muhafaza eder.Muhakkak Allah Teala, kafir kavmi hidayet etmez.''


Mevla Teala Habibine buyuruyor ki:''Rabbin tarafından sana indirilen Kuran'ı Azimüşşan'ı bütün dünyaya duyur.Bütün dünya ancak onunla kurtulabilir.Dünya ve ahiret meşakkatlerinden, dertlerinden Kuran-ı Kerim vasıtasıyla halas olunabilir.
Eğer sen emrolunduğun ahkamı tebliğ etmezsen, risalet vazifenide eda etmemiş olursun.Ve ey peygamer-i zişan!Allah'u Teala Hazretleri seni insanlardan korur.Onlara ahkamı diniyyeyi tebliğden dolayı endişeye düşme.Senin yardımcın senin muhafızın Allah'tır''

Düşünene göre ne büyük bir meseledir.Cenab-ı Hak bu ayeti kerimede Resulunu kafirlerin şerrinden muhafaza edeceğini müjdeliyor.Bu manayı te'kit eden Kuran'ı Kerim'de bir çok ayet vardır.Bunlardan bir kaçını zikredelim:


''Ve eğer sana hile yapmak isterlerse, şüphe yok ki Allah Teala sana kafidir.O öyle Allah'tır ki seni kendi yardımıyla ve müminlerin yardımıyla kuvvetlendirmiştir.''(Enfal 62)


''Eğer yüz çevirirlerse artık dedi ki:'Allah'u Teala bena kafidir.Ondan başka mabud yoktur.Ben ancak O'na tevekkül ettim.O, pek büyük olan arşın sahibidir.''(Tövbe 129)


''Her kim Allah'a tevekkül ederse Allah ona kafidir''(Talak 3)


Bu ayetleri niçin okuyoruz?Hiç Allah' güvenmemek olur mu?Bize O'ndan başka kim yardım edebilir?
Hakiki yardımı yapmaya ancak Allah'u Teala'nın gücü yeter.Bunu ifade eden ayetlerden bazılarını beyan edelim:


''Allah size yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur.Sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size yardım edecek kim vardır?Ve müminler ancak Allah'a tevekkül etsinler.''(Ali imran 160)


''Müminlere yardım etmek bizim üzerimize hak olmuştur.''(Sure- Rum 47)


''Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında şahitlerin şahitlik edecekleri kıyamet gününde  yardım edeceğiz''(Mümin 51)


Tekrar ders ayetimize dönelim:

Bu ayeti celile-i cemile bizlere büyük bir haberi veriyor.İnanmış olarak, halis bir niyetle eğer Kuran'ı Kerimi ve bu din-i mübin-i İslamı tebliğ edersek, kimselerden bir ücret (karşılık) ta beklemezsek aynı müjdeye bizimde nail olacağımız bildiriliyor.


Rivayete göre Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine-i Münevvere'ye muhacir olarak gelince yahudiler önüne çıktılar ve dediler ki:''Ya Muhammed bizim sayımız çok, kuvvetimiz de var, eğer bu yola devam edersen seni üldürürüz.Ama geri dönersen sana azık veririz, sana ikram ederiz''

Efendimiz'e yahudiler tarafından bir tehlike gelmesin için, ensardan ve muhacirlerden yüz kişi korurlardı.Bunlar Efendimizin yanında geceler ve onunla beraber gezerlerdi.

Bu ayeti kerime nazil olunca Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yahudilerin ve diğer müşriklerin hilelerinden Cenab-ı Hakkın kendisini muhafaza edeceğini bildi ve ensar ile muhacirlere dediki:''Artık evlerinize dönün.Rabbim bana söz verdi, beni yahudilerden koruyacak.'' Bundan sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine koruyucu almadı.

Hakikaten Mevla Teala onu müşriklerin, Yahudilerin, putpereslerin ve münafıkların her türlü şerlerinden muhafaza etti.Gerek yahudiler, gerek Mekke müşrikleri her türlü kötülüğe teşebbüs ettilerse de, Allah'ın Resulune hiçbir zarar veremediler.

Mevla Teala Ayeti Kerime'nin sonunda:

''Allah, kafir olan kavmi hidayete erdirmez.'' buyurmaktadır.Yani onları maksatlarına ulaştırmaz.Bundan sebep Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e en ufak bir kötülük yapmaya kadir olamazlar.

Mevla Teala bu hususta birde şöyle buyuruyor:

''Muhakkak ki onlar hilelerini işlediler(yeraltı faaliyetlerini noksan etmediler).Onların hilelerinin karşılığı Mevla'nın yanındadır.Her ne kadar hileleri büyük dağları oynatacak oldu ise de''.(İbrahim 46)

Yalnız unutmayalım ki Rabbimizin bu yardımlarına nail olabilmek için islamiyeti tam manasıyla yaşamamız lazımdır.Cenab-ı Hakka hıyanet etmemek lazımdır.

Nitekim bir ayeti kerime de buyruldu ki:

''Ey iman edenler! Allah ve Rasulune hiyanetlik etmeyiniz''(Enfal 27) Hıyanetlik ediliyor ki böyle buyuruldu.

 


DOST VE DÜŞMAN KURAN İLE TANINIR

''Rabbinizden size indirilen (Kuran'ı Kerim)e tabi olun (uyun) ve ondan (Allah'dan) başkalarını veliler (dostlar) edinipte kendilerine uymayın.Ne kadar az düşünüyor (az öğüt tutuyor) sunuz.''


Ayet-i Celilede kainatı yoktan vareden sevgili Rabbimiz tarafından indirilen, dünyevi-uhrevi muhtaç olduğumuz herşeyi kazandırmaya vesile olan bu büyük kitaba uyup, ondan başka hiçbir şeye tabi olmamamız bize emrolunuyor.O halde çok dikat edelim.Yüce Rabbimiz ahirzaman peygamberi Muhammed (Aleyhisselam) vasıtasıyla Kuran'ı Azimüşşan'ın bütün inceliklerini bizlere beyan etmiştir.Buna uyacağız.Amel edeceğimiz kitap bu kitaptır.Seveceğimiz, bu kitabı indiren Allah-u Teala ve onun dostlarıdır.O halde Mevla ile alakası olmayan kimseleri dost edinmeyelim.Onlar kendilerini kurtaramıyorlar.Sana ne karları olabilir?

Ya erhamerrahimin! bizi kendi başımıza bırakma.Elimiden tut.Vazifelerimizi hakkıyla yaptır.Sevmediğin işlerden uzak eyle.Amin!..
Dışı kıpkırmızı elma ama içi kurt dolu.Görünüşte müslüman ama içi müslüman değil.Böyle olmaya kim razıdır?Önümüzde ahiret vardırCennet vardır.
Ben kısa konuşayım, siz uzun anlayın.Hep Avrupa'nın ahlaktan mahrum olan gençlerine benzemeye çalışıyorsunuz.Eğer bilseydiniz kimlere benzemeye çalıştığınızı kendinizden nefret ederdiniz.Bu ayette büyük mana vardır.Dostumuzu düşmanımızı iyi bilelim.

DOST DÜŞMAN KURAN İLE BİLİNİR

Mevla Teala buyuruyor:

''Zulmeden kimselere meyletmeyiniz, yoksa size ateş dokunur.Sizin için Allah'tan başka dostlar yoktur.Sonra yardım olunmazsınız.''(Hud 113)
Unuttunuz mu? Yunanlılar İzmir'den defolup giderken kadınlarımıza neler etti?Neden?Çünkü anlara benzemek istedik.Allah'da o kafirleri bizlere musallat etti.İnsan kendi başına bu kadar felaketi getirir mi?

Rabbul Alemin bu tenbihleri verdikten sonra, bu tanbihleri yerine getirmeyenlerin akıbetlerini beyanla bize bildiriyor:

(DERS AYET DEVAMI)

''Biz nice memleketler ahalisini helak ettik ki onlara azabı mız gece yatarlarken yahut gündüz istirahatinde iken gelmişti''
1938 Erzincan zelzelesinde ben memleketim Trabzon'da idim.Köylerin evlerini biliyorsunuz ağaçtandır.O gün dışarıda kar da vardı.Yer öyle bir sallandı ki, anam beşiği kaptığı gibi dışarı fırladı.Babam ise yatağında yatakalmıştı.

Koca Erzincan gitti.Bu faciaya hangimiz dayanabiliriz.Hangi zevktirki bu kadar büyük bir felaketi bize küçük gösteriyor.Ah bu nefsi emmare varya, hep onun yanlışlıklarından, sabırsızlığından bu musibetler başımıza geliyor.

Bununla braber biz Erzincan'lıları zemmetmiş olamdık.Ancak bütün kullar bundan ders alsın diye anlattık.Yoksa sadece Erzincan değil bütün şehirler yıkılmaklık.Cenab-ı Hak bazı dostları sebebiyle yıkmıyor.

Bu ayeti celilede Rabbimiz bütün insanları uyanışa davet ediyor.Nice karyeler ahalisini beklemedikleri anda gece uyurlarken veya gündüz istirahat ederlerken yakaladık buyuruyor.

Onlara neden bu azap geldi?Kendilerine Rableri tarafından indirilen kitabın tarafına bakmadıklarından böyle bir azaba uğradılar.

(DERS AYETİ)

''Onlara azabımız geldiği vakitte onlsarın sözleri ''Muhakkah biz zülmedicilerden olduk'' demekten başka olmamıştır''

Bela geldikten spnra:''Zalim olduk'' demenini faydası yok.Bela gelmeden evvel ''Zulme kaydık, hidayet yoluna gidelim, bu zulüm bizim başımıza çok felaketler getirebilir'' diyerek uslanalım, edeplenelim, amel-i salihe devam edelim.

Mevlanın sevmediği işlerden vazgeçelim.Kulaklarımızı haram dinlemekten, ellerimizi haram tutmaktan, kalplerimizi haram düşünmekten sakındıralım, hepsi Mevlamızın malıdır.Ahirette leyhimize şahitlik yapacaklardır.

Şu ayeti kerimeler bize bu manzarayı anlatmaktadır:

''Ne zaman ki onlar (Allah'ın düşmanları) mahşer yerine gelirler, kulakları, gözleri ve derileri (dünyadayken) ne işlemiş olduklarına dair şehadette bulunur.''(Fussilet 20)
''Ve derilerine derler ki:'Niçin bizim aleyhimize şehadet ettiniz''.(onlar da cevap olarak) derler ki:'herşeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu (şahitlik etmemek bizim elimizde mi?)(Fussilet 20)

Şu ayeti kerime de bu manayı teyid eder:

''O gün onların ağızları üzerine mühür basarız.Elleri bizimle konuşur ve neler kazanır olduklarına dair ayakları şehadette bulunur.''(Yasin 65)

İşlenilen günahları o kişinin elleri haber verir.Ayakları da dünyada kazanmış oldukları günahlara şehadet eder.Ne büyük muhakemeler var, ne acayip işler var.Kuran-ı Kerim'i sevenlere birşey yok, onlara sevinç var, sürur var.

 


YÜKSELMEK ANCAK KURAN'LA MÜMKÜNDÜR

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki:

''Muhakkak Allah Teala bu Kuran sebebiyle bir takım kavimleri yüksek edecek, diğerlerini (aksine harakette bulunanları) ise alçak edecek''(Müslim, Salatul Müsafirin:269,(1/559),İbn-i Maca, Muakddime:16)

Mevla'nın, Kuran vasıtasıyla yükselttiği kullar Kuran-ı Kerimin ahlakıyla ve adabıyla edeplenen kullardır.O halde Kuran'ın ahlakyıla ahlaklanıp, Kuran ehli olmaya çalışalım.Zira bir hadisi Şerifte de Rasulullah Efendimiz buyuruyor ki:

''Kuran ehli, Allah ehlidir''

Niçin Allah ehli oluyor?Çünkü Kuran ehli Cenab-ı Hakkın kelam sıfatının eseri olan Kuran-ı Azimüşşanı okuyup, Kuran'dan öğrenmiş olduğu ahlak ile ahlaklanmıştır.Yani Kuran, Cenab-ı Hakkınahlakı ve adabı beyan ediyor.Kuran ehli olanda, Kuran ahlakına uymakla Allah ehli olmuş oluyor.Ama Kuran'ı okuyupta onun beyan ettiği ahlak ile ahlaklanmaz ise nasıl ehlullah olsun.

Ya rabbi! Bizi bize bırakma, biz birşey beceremeyiz.Her ne kadar irade ve kudretimiz varsada yinede sen bizi bize bırakma.Dünya da ve ahirette Kuran'ın şefaatine nail eyle.
Kuran neyi öğretiyorsa, hangi edebi ahlakı anlatıyorsa o, Mevlanın sevdiği edep ve ahlaktır.Bunu kim takınırsa bunun sebebiyle Allah onu sever, dünyada, ahirette yüzksek eder.

Ama Kuran'ın tarafına bakmayan, emirlerini yapmayıp, yasaklarından kaçmayan dünyada, ahirette alçak olur.Helak olduktan sonra da ''zalim olduk'' demekten birşey çıkmaz.
Zalim kimdir daha güzel anlamak istiyorsak şu ayeti kerimeye kulak verelim:

''(Mucizeleri) Ayetleri göndermekten bizi ancak öncekilerin yalanlamaları menetti.Semud kavmine dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik.(Milletin gözü önünde taşın içinden çıktı)Onlar ise ona zulmettiler (de deveyi kestiler).Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.''(İsra 59)

Bir gün Mekke müşrikleri toplanıp Allah'ın Resulune geldiler, Safa tepesini altın yapmasını istediler.Müşriklerin bu isteklerine cevaben Mevla Teala bu ayeti kerimeyi indirdi.Daha önceki kavimlerin de peygamberlerinden bu tür mucizeler istediklerini, istedikleri bu mucizeler gerçekleştikten sonra da iman etmedikleri için onları helak ettiğini beyan buyurdu.
Bir ayetin dediğini tutmazsan o ayet sebebiyle zulmetmiş olursun.Bir ayetin nehyettiğinden kaçmazsan gene o ayete muahlefet sebebiyle nefsine zulmetmiş olursun.

ALLAH ELÇİ GÖNDERMEDEN YARGILAMAZ

(DERS AYET)

''Kendilerine peygamber gönderilmiş olan kimselere elbette soracağız.(peygamberlere karşı nasıl haraket ettiniz?) Ve gönderilen peygamberlere de soracağız.(ümmetleriniz sizi nasıl karşıladılar?)

Şu ayet-i kerime de bu manayı ifade eder:

''O ahiret gününde Allah(-u Teala Hazretleri) peygamberleri toplayacak.Size verilen cevap ne idi?(nasıl karşılandınız?)diyecek.Onlarda:''Bizim için ilim olmadı (biz birşey bilmiyoruz).Muhakkak ki sen gaybı en iyi bilensin.'(sen daha iyi biliyorsun nasıl karşılandığımızı) diyecekler''(Maide 109)

Bu ayetler nedir?Duyuyormusunuz? Mevla Teala böyle bekliyor bizi.Alıp verdiğiniz tek bir nefesiniz dahi yoktur ki, Rabbimiz bizden haberdar olmasın.Onun huzurunda bu kadar çanaklar kırmak, bu kadar sütler dökmek yakışıyor mu?Mevlanın huzurunda onun sevmediği işleri yapmak ister genç ol, ister ihtiyar, ister zengin ol, ister fakir yakışmaz! O'nun ihsanı olan yiyecekleri ye, elbiseleri giy, sularını iç, topraklarında gez, onun dünyasında rahat et, sonra ona isyan et.Bu olacak şey mi?

(DERS AYETİ)

''Elbette o pygamberlere ümmetlerinin nasıl haraket ettiğini ilim ile beyan edeceğiz ve biz onlardan gaibler olmadık''

Allah'a insanların hallerinden ve amellerinden hiçbirşey gizli değildir.Mevla buyuruyor ki, ''gaib değil hazırız.Kainatın her zerresiyle hazırız (beraberiz).''Mevla Teala meleklerle beraberdir, insanlarla beraberdir, aynı anda her zerre ile beraberdir.

Ya rabbi!Huzuruna layık edeple edeplendir bizi.

GÜNAHLAR VE SEVAPLAR TARTILACAK

(DERS AYETİ)


''Ahiret gününde, kulların sevabını tartacak mizan haktır.(Yani kulların iyi ve kötü amellerini tartacak olan mizan ahiret gününde olacaktır).Kimin tartısı ağır gelecek ise işte onlar, felaha kavuşacaklardır.

''Her kiminde tartısı hafif gelirse işte onlar, ayetlerimize zulm eder olmaları sebebiyle nefislerini hüsrana düşürmüş kimselerdir.''

Bu kadar müslüman millet, bu nefsi emmareyi memnun etme telaşesi içinde, mizanı da unuttu, sıratı da unuttu.Şu insanın gafletine bakın.Halbuki insan hep kazanabilir, mizanı doldurabilir.

Bu gün böyle amel etmek elimizdeyken, mümkün iken, yarın Mevla'nın huzuruna elimiz boş olarak çıkarsak yüzümüz kara olmaz mı?O zaman orada:''Ben anlamadım, kendi nefsime zulmettim'' demek hiçbir şey ifade etmez.

O halde fırsat varken rabbimize yönelelim.Mizanımzın ağır gelebilmesinin çarelerine bakalım.Cenab-ı Allah'tan ümidimizi kesmeyelim.İnsanı ancak O, uyandırır-O, heves verir.O, sevgi verir- O, yapar.Başka kimse yapamaz....

 


BEREKETİN KESİLMESİNİN SEBEBİ

''Rahimlere döktüğünüz nutfeyi gördünüz mü? -Haber veriniz-''   ''Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar bizmiyiz?''
Cenab-ı Hak bütün insanlara soruyor, cevap versinler.Buna kimse tam cevap veremez.  İnsanın yaratıldığı o su, daha evvel ekmekti, yemekdi, zeytindi, üzümdü, kavundu, karpuzdu, armutdu, elmaydı, etdi, sütdü, yağdı.Sonra ne oldu? O su oldu.Ama nerede oldu? Midede.Bütün dünyanın kimyagerleri, doktorları toplansalar yiyecek ve içeceklerden o suyu seçemezler.


Fakat midede nasıl seçildi? Mevla Teala cevap verin bakayım buyuruyor eğer bir iş görebiliyorsanız.Hani yağmurlarınız? Hani sebzeleriniz? Sadece gazetelerde, mecmualarda çıplak resimleri basmasını bilirsiniz.Ama insanın susuzluğunu giderecek bunlar değildir.Gökten yağan yağmurlardır, yerden biten bitkilerdir, meyvelerdir. Yağmuru siz yağdıramıyorsunuz.Onu ancak Allah-u Teala yağdırıyor.İşte bununla ilgili ayetler:
''O Allah, öyle Allah'dır ki size alametlerini gösteriyor sizin için gökten bir rızık (sebebi olan yağmur) indiriyor.Bu ayetleri hakka yönelenlerden başkası anıp düşünemez.''(Mü'min 13)

Allah'a yönelmeyenler sığır gibi yemeyi, yatmayı bilirler.Boyuna şehvetten konuşurlar bunu bilirler. Ya Rabbi! Ne ucuz şeylerle meşgul oluyorlar.Bize ahireti anlayacak akıl ver.Bize ancak sen acırsın başkası acıyamaz.Biz bile acıyamıyoruz kendimize.

Müminun suresinde şöyle buyuruluyor:
''Gökten kafi miktarda su indirdik sonra onu yerde yerleştirdik.Şüphe yok ki biz onu gidermek üzerine elbette kadiriz.''(Mü'minun 18)

Yani su yerin içinde sizin bulacağınız, oradan çıkaracağınız bir seviyede tutuluyor.Bu su insanların hem ağaçlarını, bağlarını, bahçelerini ve tarlalarını sulamaya yetiyor, hemde arzın derinliklerinde durdurulan bu sudan pınarlar, ırmaklar akıyor, kuyular açılıyor ve sarnıçlar doluyor.Her yönden insanların ihtiyaçları karşılanıyor.Kuyulardaki suların bazıları motorla çekiliyor, bazılarında kova kullanılıyor, yinede bitmiyor.

Mevla Teala:''Biz o suyu oradan gidermeye elbette kadiriz.'' buyuruyor.Öyleyse niye Allah'tan korkmuyoruz.Bu sözü söylemek bile ne kadar ağırdır.O gazetelerdeki, mecmualardaki rezillikler nedir öyle? Bizim müslümanlardan da o gazeteleri okuyanlar oluyor.

Mevla Teala buyuruyor ki:
''Habibim de ki: Bana haber veriniz, eğer suyunuz yerin dibine gidip çekiliverecek olsa artık size kim akarsu getirecektir?''(Mülk 30)
Bir çok yönlerden faydalanmakta olduğumuz sular yerin iyice altına çekilse de batıverse veya bütün sular kayboluverse, semalardan yağmurda yağmasa, akan bir suyu, bir pınarı, bir kaynağı bize Allah'tan başka kimse getiremez.İnsanoğlu bu durumda hiç bir şey yapamaz.

Şu ayeti celilede buyuruluyor ki:
''Semaada rızkınız ve vaad olunduğunuz şey vardır.''(Zariyat 22)

Bu ayetin tefsirinde diyor ki: Cenab-ı Hak her sene aynı ölçüde, aynı miktarda yağmur yağdırır.Ancak ahalisi isyan eden memleketlere yağdırmaz.Oranın yağmurunu başka yere yağdırır.Bu ayetleri bilmemiz lazım.
Yine Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
''Eğer o ülkelerin ahalisi iman etselerdi ve (haramlardan) sakınmış olsalardı, elbette onlarınüzerine gökten ve yerden bereketler açardık.Fakat tekzib ettiler.Artık bizde onları kazanır oldukları şey sebebiyle tutup yakalayıverdik.''(Araf 96)

Bir bela geldiği vakitte çok kusurum vardır ''Estağfirullah Ya Rabbi'' demek lazım.
Nuh (Aleyhisselam)'ın kavmi uzun müddet peygamberlerini tekzip etmiş küfür üzerinde ısrar etmişlerdi.Mevla Teal Hazretleri kırk sene veya bir rivayete göre doksan sen boyunca onlardan rahmetini kesmişti, kadınlarıda kısır kalmıştı.Bunun üzerine halk Nuh (Aleyhisselam) a müracaat ederek ona:''Bizi bu durumdan kurtar.'' dediler.Nuh (Aleyhisselam) da onara istiğfar etmelerini söyledi.Şu ayeti kerimede bu açıklanmaktadır.

''Artık dedim ki:Rabbimizden mağfiret dileyiniz, şüphe yok ki O çok mağfiret edicidir.Üzerinize semayı bol yağmurlar ile gönderir ve size mallar ile oğullar ile imdad eder ve sizin için bağlar, bostanlar kılar ve sizin için ırmaklar vücuda getirir.''(Nuh 10-12)

Ey müslümanlar! Bakın bu insan acayiptir.Önce Allah'ın ipine sarılır sonra yavaş yavaş gevşetir.Çarşaf giyip sonra çarşaftan çıkanlar var.Aman dikkat edin.Azimli olalım.Bundan (çarşaftan) çıkıp kefene girilsin.(yani ölünceye kadar giyilsin) Hepiniz için Rabbimden istirhamım talebim bunu nasib etmesidir.Sebat edelim, devam edelim.Size seksen sene yaşamak uzun gelir.Halbuki elli bin sene gibi uzun bir zaman olan mahşer alanında kalındığında dünya da bir saat duruldu sanılacak
Cenab-ı Hak Müminun suresinde ne buyurmuştu:''Gökten arzın ihtiyacı kadar suları inzal ettik, onu yerde yerleştirdik.Şüphesiz ki biz onu gidermek üzere de kadiriz.''
Bu ayette Vacib Teala bizlere suyun başlı başına esas bir nimet olduğunu beyandan sonra ardından gelen ayet-i kerimelerde de bu su sebebiyle hasıl olan nimetleri beyan etmek üzere buyuruyor ki:

''Sonra sizin için onunla hurmalıklardan, üzümlüklerden bağlar inşa ettik ki onlardan sizin için bir çok meyvalar vardır.Ve onlardan yersiniz.
Ve bir ağaçta inşa ettik ki Tur-u Sina'dan çıkar.Yiyecekler için yağ ile bir katkılık ile biter.''(Mü'minun 19-20)

Birde şu ayeti celilede buyuruluyor ki:

''Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır.Size onların karnındaki işkemde pisliğiyle kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından afiyetle geçer.''(Nahl 66)

Allah-u Teala'nın bize veridiği ne kadar çok nimetler vardır.Bütün bunlar Kuran-ı Kerimde de beyan ediliyor.Ama bunları kim düşünüyor? Lisanı Kuran-ı Kerim okurken aklı o gazetelerdeki resimleri düşünüyor, televizyon düşünüyor.Şeytan ihvanlara (tasavvuf adamına) daha çok musallattır
Bu gibi işlerden dönelim.Böylelerine hastalık gelsede dönmezler, çürüseler dönmezler.Hep aynı inatta kalırlar.Bir doktor dediki:Bir hastam vardı kanserdi, hastalık her yanını sarmıştı.Bir keresinde:''hele bir iyileşeyim her tarafı televizyon ile donatacağım'' dedi.İki gün sonra öldü.Şu insanın inadına bakın.Sakın kendimizi beğenmeyelim.Herkesin inadı vardır.Ya Rabbi bizi kendi başımıza bırakma.Amiin.!

Şimdi ders ayetimize gelelim.Cenab-ı Hak soruyor:''Haber verin bakayım.Rahimlere döktüğünüz suyu siz mi yaratıyorsunuz.Yoksa biz mi yaratıcılarız.'' (Ders ayeti)
''Sizin aranızda ölümü biz takdir ettik ve biz önüne geçilmiş olanlar değiliz.''
Sure-i Ali İmran'da şöyle bir ayet vardır:

''Onlar Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar.Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi ister istemez O'na boyun eğmiştir.Ve ahiette O'na çevrilip götürüleceklerdir.''(Ali İmran 83)

Ey müslümanlar! Bu vaazlar bizedir.Ya Rabbi sana şükürler olsun, bize duyuruyorsun.Namazlarımızı vaktinde kılalım.Abdestlerimizi güzel alalım.Yıkanması farz olan yerleri kuru bırakmayalım.İğne tepesi kadar kuru yer kalsa caiz olmaz.

Bunlara hep dikkat etmek lazım.Allah bizi görüyor.Bizden ibadetlerimizi tamam yapmamızı istiyor.Hacca gidiyorlar.Ne mina'ya uğruyorlar, ne de Müzdelife'ye.Mekke'ye ve Arafat'a gidiyorlar, tamam sanıyorlar.Halbuki Mevla Teala ayet-i kerimede buyuruyor ki:
''Haccı da Umre'yi de Allah için farz ve sünnetleriyle tam yapın.''(Bakara 196)

Ölüm aramızda dolaşıyor.Ama insan onu beklemiyor.Kendisinden evvel babasının olduğunu, anasının olduğunu, kardeşinin olduğunu düşünüyor.Bir de bakarsınız ki Mahmud gitmiş.Babası, anasıi kardeşi, arkadaşı duruyor.Onlardan sonraya kalsanda ölüm yine sana gelecek.Zira:''Her gelecek yakındır.''

Mevla Teala:
''Biz geçilmişlerden olmadık.'' buyurmuştu.

Mesela iki kişi yürüyorlar.Biri önde biri arkada.Arkada kalan geçilmiştir.İşte ''biz geçilmiş olmadık'' yani kimse kaçıp bizim önümüzden kurtulamaz.Biz onu yakalarız.Sure-i Rad'da Mevla Teala buyuruyor:

''Bir toplum da Allah bir kötülük diledimi, artık onun geri çevrilmesine hiç bir çare yoktur.''(Rad 11)

Mevla buyuruyor ki:Beni de gücendirseniz kendinize daha başka bir sahip bulamazsınız yanlız kalırsınız.Sure-i Şura'da Mevla Teala şöyle buyuruyor:

''Allah'dan (inecek azabın) geri çevrilmesine çare olmıyan bir gün gelmezden önce, Rabbimizin (hak dine olan) davetini kabul edin.O gün size ne sığınacak yer vardır, ne de inkara çare.''(Şura 47)

 


MEVLAMIZ BÜTÜN GÜNAHLARIMIZA MAGFİRET EDİCİDİR

Mevlâ Tealâ evvela neyi duyurdu bize? Bütün günahlari mag-firet edici oldugunu. Niçin bunu anlamiyorsun? Sonra kafani vurmak için duvar arayacaksin.

Mevlâ Tealâ, kisi ne kadar çok günah islemis de bulunsa, af edici oldugunu haber veriyor.
Ama kimi?


“Süphe yok ki, ben tevbe eden, iman edip amel-i salih isleyen, sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için gaffarim (çok bagislayiciyim)”. (Taha - 82)


Ne güzel Allah’imiz var, hemen tevbe etmeli. Bir kisi yirmi sene boyunca günah islerle oyalansa, yarim saat ciddiyetini takinip tevbe etse, yirmi senelik boslugu doldurur.


Resulullah (s.a.v) Efendimiz’in zamaninda her türlü fenaligi yapan bir kaç kisiye bir duraklama geldi. Dediler ki: Bu yaptigimiz isler dogru degil, biz nereye gidiyoruz? Insanlara niçin kötülükte bulunuyoruz. Birbirlerini tesvik ederek: Peki simdi ne yapalim? Islam’a girelim dediler. Ama sonra: Bu kadar fenaliklarla Islam bizi kabul eder mi? diye düsündüler. Aralarinda istisare yaparak Peygamber (s.a.v) Efendimize söyle bir mektup yolladilar:


“Biz yaptiklarimiza pisman olduk, Islam’a girmek istiyoruz. Fakat Mekke’de duymus oldugumuz su ayet bizim müslüman olmamizi engelliyor. Esteizubillâh:


“O kullar ki Allah (c.c) ile beraber baska ilâha tapmazlar, Allah’ in haram kildigi cani haksiz yere öldürmezler ve zina etmezler, bunlari yapan günahinin cezasina kavusur. Kiyamet günü azabi kat kat olur ve orada alçak olarak ebedî kalir”. (Furkan -68,69)


Biz Allah (c.c) ile beraber baska ilahlara taptik. Allah’in haram kildigi cana kiydik, zina da yaptik. Bu ayetler olmasaydi elbette sana uyardik. Bunun üzerine:


“Ancak tevbe eden, iman edip amel-i salih isleyen kullar müstesna. Iste Allah (c.c) bunlarin kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah (c.c) çok bagislayici, ziyade aciyicidir. Kim tevbe edip iyi amel ederse süphesiz o, tevbesi kabül olarak Allah’a (c.c) döner”. (Furkan - 70,71) ayet-i celileleri nazil olmustur.


Dikkat edin, bakin Mevlâ Tealâ onlara: “Defolun gidin” demedi.


Bir Hadis-i Serif’te:


“Allah’in ahlâki ile ahlâklanin” buyuruluyor.


Burada nedir o?


Mevlâ Tealâ ne yapti, geleni kabul etti. Peki siz ne yapiyorsunuz, hiç düsünüyor musunuz?
Efendimiz (s.a.v) yukarida zikrettigimiz iki Ayet-i Celîle’yi onlara gönderdi. Dediler ki: Bu çok güzel ama sartlari çok agir. Amel-i salih sarti var. Biz iman etsekte amel-i salih isleyemeyecegimizden korkariz.


Mevlâ Tealâ yine onlari kovmadi. Bu defa:


“Süphesiz ki Allah (c.c) kendisine ortak kosulmasini magfiret etmez. Bunun disindakileri ise diledigi kimseler için bagislar”. (Nise-48) ayet-i celîlesi nazil oldu.


Efendimiz (s.a.v) bu ayet-i kerimeyi onlara yollayinca onlar: Bunda da sart var. Magfiret Allah’in dilediklerine vadedilmistir. Biz Allah’in dilediklerinden olamayacagimizdan korkariz, dediler.
Biz olsak:


Eee! bas agritma, yeter artik, söyledim sana söyleyecegimi, deriz. Agayiz ya biz! Agayiz ama, aglariz korkarim sonra.


Bunun üzerine Mevlâ Tealâ:


“De ki:


Ey (bütün kötülükleri yaparak) kendi nefisleri aleyhine haddi asan kullarim! Allah’in rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah (c.c) bütün günahlari bagislar. Süphesiz ki O, çok bagislayan, ziyade esirgeyendir”. (Zümer-53) ayet-i celîlesini inzal buyurdu. Cenab-i Hak benim kullarim dedi mi, kâfi zaten.


Yunus Emre uzun müddet bir tekkede kaldi. “Ben bir sey anlamadim, burada adam olamayacagim”, dedi ve oradan kaçti. Bir köyden bir köye giderken iki kisi gördü, onlara: “Beni de yaniniza arkadas eder misiniz?” dedi. “Ederiz” dediler. Böylece birlikte yol almaya basladilar. Yanlarinda ekmek yoktu, peynir yoktu, zey-tin yoktu, yiyecek hiç bir seyleri yoktu.


Giderken aciktilar, birisi dua etti. Gaibden sofra geldi. Siz zannediyor musunuz ki Allah (c.c) çalismadan birsey vermez. Allah sizle bana akil versin. Denizdeki baliklar sizin çalismalarinizla mi oldu, yoksa kendiliginden mi oldu?


Sofra geldi. Bunu ayetle de isbat edebiliriz. Zekeriyya (aleyhisselam) her zaman Meryem validemizin yiyecegini ve içecegini temin etmek için, onun bulundugu yere ugrasa, onun yaninda yazin kis meyvasi, kisin yaz meyvasi bulurdu.


Cenab-i Hak Âli Imran Suresi’nde bu olayi bildiriyor:


“Zekeriyya ne zaman onun yanina mihraba girse onun yaninda bir rizik bulur ve: Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor, der. O da bu Allah (c.c) tarafindandir. Süphesiz Allah diledigine sayisiz rizik verir, derdi”. (Âli Imran- 37)


Gelelim kissamiza. Üç kisi yemegi yediler, Yunus Emre: Tam aradigim yeri buldum, dedi. Tekkede bir keramet göremedi ya!


Bu millet keramet asiklisidir, Allah akil fikir versin. Allah demekten, Lâ Ilâhe Illallah demekten, râbitadan, murâkabeden daha büyük keramet var mi? Naksibendi Hazretleri müritleri ile beraber gidiyordu. Aralarinda birisi içinden geçirdi ki: Bu kadar senedir beraberim, bir kerametini göremedim. Bunun üzerine Naksibendi Hazretleri buyurdular ki: “Bu kadar agir günahlara ragmen topraklara batmadan geziyoruz, bundan büyük keramet olur mu?”


Zâriyat suresinde bakin Mevlâ Tealâ ne buyuruyor


“Arzda da gerçekten tasdik edenler için bir çok ibretler vardir. Nefislerinizde bir çok alametler var, hâlâ görmiyecek misiniz? Semada ise rizkiniz ve va’d olundugunuz cennet var”. (Zâriyat-20,22)
Neler buyuruyor Cenab-i Hak ama dinleyen var mi?


Yunus Emre ve arkadaslari ye-diler, içtiler, dua edip tekrar yollarina devam ettiler. Ikinci defa aciktiklarinda bu sefer öteki arkadasi dua etti. Yine sofra geldi. Üçüncü defa aciktiklarinda sira Yunus Emre’ye gelmisti. Yunus Emre içinden: Simdi ben ne yapacagim, keske onlara katilmasaydim, diye düsündü, utandi, ne edecekti simdi. Sonunda dedi ki: Ya Rabbi! bunlarin duasini neyle kabül ettiysen benimkini de onunla kabül eyle!


Bu defa iki sofra geldi. Yine yediler içtiler, dua ettiler. Iki arkadasi Yunus’a sordular: “Sen nasil dua ettin ki iki sofra birden geldi? Yunus emre: Siz nasil dua ettiniz? dedi. Dediler ki: Allah’in bir sevgili kulu vardir, ismi Yunus’tur. Filanci tekkede kalir, Biz Allah’tan O’nun hürmetine istedik.
Yunus Emre hemen hatasini anladi ve onlarin yanindan ayrildi, tekkeye döndü. Karsisina Haci Nene çikti. Yunus Emre’ye geldin mi ogul? dedi.



Haci neneler hep merhametli olur biliyorsunuz. Yunus da: Haci nene biliyorsun kabahatimi, sen bana yardim et, dedi. Yunus Emre’nin seyhi Tabtuk Emre idi, gözleri iyi görmezdi. Gözleri iyi görmüyordu fakat her gece teheccüd namazina kalkiyordu. Gözlerim görmüyor nasil olsa demiyordu. Belki siz keske gözüm kör olsaydi da teheccüde kalkmasaydim, dersiniz.


Haci nene Yunus Emre’ye dedi ki: Seyh Efendi az sonra abdest almak için disariya çikacak. Sen onun kapisinin esiginde yat. Geçerken ayagina takilinca kimdir diye sorar. Sen Yunus dersin. Bizim Yunus mu derse, kalk eline saril, hangi Yunus derse, kaç git.


Yunus Emre gitti, korka korka, titriye titriye seyhinin kapisinin esigine yatti. Seyhi gece abdeste kalkinca kapinin esiginde yatan Yunus’a ayagi takildi. Kimdir diye sorunca, Yunus, diye cevap verdi. Taptuk Emre: Bizim Yunus mu? deyince, Yunus hemen kalkti, seyhinin eline sarildi. Yunus Emre böylece kabül olundu.


“Allah’in (c.c) ahlâkiyla ahlâklanin” emri var ya, seyhi de o emri yerine getirenlerdendi.


Müslüman olmak için Rasûlullah’a (s.a.v) gelenler üç defa sordular. Üçüne de cevap verildi. Her bir sorunun cevabi bize bir sey ögretiyor. Mevlâ Tealâ en sonunda bize ne buyurdu:


“Ey benim kullarim!” O “benim” deyince is bitti.



Bir beyit okuyayim sizlere:


Ne mal iledir, ne sâl iledir, beyim ululuk kemal iledir”.


Mal ile insan adam olur mu? Olmaz. Sene geçmekle insan adam olur mu? Olmaz. Ya ne ile insan adam olur? Kemal ile. O da iman ve amel-i salih ile kazanilir. En yüksek adam, kendini büyük görmeyen, en alçak gönüllü olandir. Bir Hadis-i Serif’te buyurulur:


“Kim Allah için tevazu ederse, Allah onu yüksek eder”.


Seytan kendini büyük zannetti, alçaklarin alçagi oldu.


Âdem (aleyhisselam): Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik” (Araf-23) dedi, en yüksek insan oldu.


Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Mîrac’a çiktiginda Cenâb-i Mevlâ:


Yâ Muhammed!


Benim misafirimsin, seni ne ile sereflendireyim, diye sordu. Efendimiz ise: ”Kulum” de Yâ Rabbi! buyurdu.



Onun için Isrâ Sûresi’nde:


“Her türlü noksanliktan münezzeh olan Allah’tir ki, kulunu gece yürüttü”. (Isra-1) buyurulur.


Biz olsaydik, kimbilir ne derdik? Yâ Rabbi! elinden tutulacak en zavallilar bizleriz.



Elimizden tut Yâ Rabbi!


“Ey günah islemekte kendi nefisleri aleyhine haddi asan kullarim! Allah’in rahmetinden ümidinizi kesmeyin”. (Zümer-53)


Ayet-i Celîlesi inince o kimseler geldiler. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in önüne oturdular ve Islam’a girdiler. Içlerinde Efendimiz (s.a.v) ‘in amcasi Hz. Hamza’yi öldüren Vahsi de vardi. Efendimiz (s.a.v) ona sordu: “Benim amcami sen mi öldürdün?” Vahsi, “evet” deyince Efendimiz (s.a.v) “O zaman arkama otur” buyurdu.


Aman, sakin yanlis anlamayin, dikkat edin. Imam-i Rabbâni (k.s) 1/66 mektubunda buyurur ki: “Sahabe-i Kiramin, Efendimizin ilk sohbetinde elde ettikleri makâmdan, bu ümmetin diger velilerine, sonlarin sonunda bir nebze hasil olmaz.



Bundan dolayi Hz. Hamza’yi sehid eden Hz. Vahsi (r.a) Tabiin’in en hayirlisi olan Veysel Karanî’den daha hayirli olmustur”.


Bu islerde büyük hikmetler var, sakin onlarin kusurlarini düsünmeyiniz. Vahsi (r.a) Hz. Hamza’nin nerelere kadar yükselmesine sebep oldu.


Hiç bir sey rastgele olmuyor, isin ilerisini gerisini iyi düsünelim.


 

CEHENNEMLİKLERİN DÖRT ÖZELLİĞİ

"Şüphe yokki gece ile gündüzün birbirini takip etmesinde ve Allah (Tealan) ın göklerde ve yerlerde yaratmış olduğu şeylerde müttaki olan bir kavim için elbette ayetler vardır."


Onlar Allah'tan korkuyorlar korkuyla takva hasıl oluyor. Bu takvanın hasıl olması da ancak ibadete devam etme şartıyladır. Bir insan La ilahe illallah dese ve bu kelime-i tevhide devam etse o kişide takva hasıl olur.

Bu kelime-i tevhid takvanın temelidir. Eğer namaz, hac, oruç gibi islamın emirleriyle amel ederse temelinde üstünde köşkü kurdu demektir. Mevla Teala Hazretleri kudret ve azametine delalet eden ayetleri bizlere bildirdikten sonra kafirlerin ve müminlerin ahirette ki durumlarınıı bildirmek üzere buyuruyorlar ki:

(Ders ayeti)
"O kimseler ki bize kavuşacakalarını ümid etmezlerve dünya hayatına razı ve onunla mutmain olmuşlardır ve o kimseler onlardır ki bizim ayetlerimizden gafildirler."

Dünya hayatına aldanmamak lazımdır. Bu dünya bize yeter,evimiz var,malımız mülkümüz var dememelidir. Bir rüzgarla dahi bütün bunlar yerle bir olabilir.
Hiç unutmam bir adam sandalını denizde yüzdürmek istiyordu bir dalga geliyor sandalı itiyor sahile. O yüzdürmek istiyor, o itiyor. En sonunda çok büyük bir dalga geldi sandalı ters yüz etti. İşte dünyanın herşeyi öyledir. İnsanda dünyanın üstünde durur. Sonunda kabre girer,toprak onu örter. Firavun ne demişti Esteizübillah:

"Ve Firavun kavmi içinde nida etti, dedi ki:Mısr mülkü ve altımdan akan ırmaklar benim için değil mi? Hala görmüyormusunuz?"(Zuhruf suresi:51)

Birde bakarlar ki ırmaklar altından giderken çıktı üste. Firavun da herkesin doğduğu gibi doğdu, herkesin yediği gibi yedi, herkesin öldüğü gibi de öldü. O sandal sahibi de dalga onu ters yüz ettikten sonra attı sandalı Mebal seni hiç dinler mi?

Üniversitede okuyan birisinin bir kız kardeşi öldü. Bu üniversiteli ayağa kalktı ve şöyle dedi: "Ey Allah bu kadar millet dururken benim kız kardeşimi mi bulup aldın." Adam adeta Allah ile kavga ediyor. Ne gibi? Sandal sahibinin denizle kavga ettiği gibi.

Toprağın altı olan kabir ya cennet bahçesi ya cehennem çukurudur. Bunun üstünde edeple gezmelidir. Şah-ı Nakşibendi (kuddise sirruhu) Hazretleri kabre indirilirken içerden bir heyet geldi. Onu tahta oturttular. Hurilerdende iki tane geldi. O'na "hoşgeldin" dediler. Nakşibendi (kuddise sirruhu) Hazretleri buyurdular ki:"Ben Rabbimle sözleştim. Bütün manevi evlatlarımı yerlerine yerleştirmedikçe ve Rabbimin cemalini görmedikçe hiçbirşeyle meşgul olmayacağım."

Nakşibendi tarikatının reisi bu! O'nlarla Kur'an'ı tanıyoruz. Üstadımız Hacı Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretleri de buyuruyorlardı  ki:"Benden sonra benim etrafımdan ayrılmayın" Birisine de manada zuhur ederek:"İsmail Ağa'yı ben okutuyorum." buyurmuştu.

Güneşe karşı tükürmende, büyük abdest, küçük abdest yapmada herşey de edep lazımdır. Güneş vuruyor. Biz ancak güneşte kaldığımızda güneş bizi kızdırdı der kaçarız. Halbuki güneş bizim için bir ayettir, bunu tefekkür etmelidir.

Bu ayette ehli cehennem dört sınıfta tavsif olunmuştur:
1.Allah'a kavuşacağını ümid etmemek,
2.Dünyaya razı olmak,
3.Dünya ile kalplerinin mutmain olması,
4.Ayat-ı ilahiyeden gafil olmak.

İşte bu dört sıfatla vasıflananlar var ya, onlar hakkında Mevla Teala buyuruyor ki:
(Ders ayeti)
"İşta onların varacakları yer kendi kazanamış oldukları şey (günah) sebebiyle ateştir."

Her an Rabbimizin rahmetini ümit edelim ve hazırlanalım. Daima elimiz işte iken gönlümüz ve dilimiz eşte olsun

(Ders ayeti)
"O kimseler ki iman ettiler ve salih amellerde bulundular, muhakkak ki onları iman etmiş olmaları sebebiyle Rableri altlarından ırmaklar akar nimeti bol cennetlere hidayet buyurur."
"Orada duaları: " Ya ilahi seni tesbih ve tenzih ederiz"dir. Orada sağlık temennileri: "Selamette olunuz"dur. Dualarının sonu da: "Hamd alemlerin Rabbi olan Allah (u-Tealay) a mahsustur" demektir.''

Bandırma da yatan büyük Şeyh Efendi Ali Rıza Bezzaz (kuddise sirruhu) Hazretleri bu ayet-i celileyi okumuş ve son nefesini vermiştir.