Mahmut Efendi Hazretleri K.S. / Hayatı

Efendi Hazretlerinin adı Mahmut Ustaosmanoğlu dur.1931 yılında OF ta dünyaya geldi.

Babası ALİ efendi annesi ise FATIMA hanımdır.

ÜNVANI:Fatih Çarşamda ki İsmailağa Camii imamhatibi olup,resulullah efendimizin günümüze kadar gelen, meşayıh silsilesinden 35.sırada olan 1 ağustos 1960 da vefat eden, 4 mezhebin müftüsü Ali Haydar Efendi nin halifesidir ve tasavvufu ondan almıştır.İlk tahsilini babası ile yaptı.Hafızlığını OF ta tamamladı.Hafızlığı çok kuvvetlidir.

Bir müddet Kayseri de arapça okudu.Tahsilini eniştesi Hacı Dursun Efendi de tamamlayarak icazet aldı.Tefsir,hadis,fıkıh,kelam ve tasavvuf gibi bütün şer'i ilimlere tam bir vukufiyeti vardır.

Hafızlığının yanı sıra zübdetülbuhari'den seçilen hadislerden meydana gelen Siraculmüttekiin,

bir tasavvuf kitabı olan Risale-i kudsiyye ezbeinde olup, Mektubat-ı Rabbani ve

Risale-i halidiyye dahi mefhumen (mana olarak) ezberindedir.

Kerametleri başkaları tarafından görülmekle beraber Efendi hazretleri şöyle buyurdular ''istikamet kerametten evladır''.

Efendi Hazretleri'nin en büyük kerameti erkek müridlerinin cübbe, şalvar, sarık-kadın müridelerinin çarşaf giymeleridir, çünkü bu zamanda bunları yapmak kolay olmayıp büyük bir meziyettir.

Efendi hazretleri 52 senesinde asker idi.Acemi birliği Bandırmada idi.İstanbul ve Anadolu evliyaları brinci cildinde şu malumat mevcuttur.

Ali Haydar Efendi hazretlerinin müridlerinden,Bandırma esnafından Hacı Emrullah Efendi anlatıyor;;;;

Ramazan yaklaşıyordu.Mukabele okuyacak bir kimse bulmak mümkün değildi.Bu düşünceyle camiye gitmiştim.Baktımki bir genç kur'an okuyor.Hemde çok tatlı.Çok sevindim.Ramazan kur'anı bundan dinleriz diye düşündüm.Namazdan sonra kendisiyle

tanıştım.Bize mukabele okumasını teklif ettim.O ise askerlik münasebetiyle Bandırmaya geldiğini

söyleyince,bütün ümit ve sevincim yarıda kaldı.Evime dave ettim,otelde yer ayırttığını söylerek

özür beyan etti.Para yardımı teklif ettim 'sizde kalsın lazım olursa gelir alırım' cevabını verdi.Dükkanımı kendisine tarif edip mutlaka gelmesini rica ettim böylece ayrıldık.

Epey zaman geçti, görüşmemiz mümkün olmadı.Kendisini aramaya başladım adresi de yoktu.Binaenaleyh, bulmak mümkün değildi.

Dükkanıma namazını kılan dindar bir başçavuş gelir giderdi.Bir gün ona;Bandırmada bu yeni gelen acemi erler arasında aradığım bir asker var.bir defa görüştük birdaha göremedim.aradım ama bulamadım diyerek onun tasvifini yaptım.O da bizim taburun bölüğünde sizin tarifinize yakın bir er var dedi.belkide odur.Devamla şöyle dedi:bu tertiple gelen askerlerle çok rahat ettik.Nizam ve disiplin kolaylıkla sağlanıyor.Halbuki herseferinde bir sürü sıkıntı çekerdik.Onları disipline etmek çok güç olurdu.Bunun sebebini sorunca:Komutanım aramızda bir hoca var.Boş kaldığımız zaman bize devamla vaazü nasihat ediyor.Arkadaşlar onu dinliyor,seviyorda.Onun tesiridir.

Nöbetçi olduğum bir akşam benide çağırın diye tembihledim.Nitekim çağırdılar.ona görünmeden dışardan dinledim.Çok etkilenmiştim.Bu hislerimi bölük komutanımız yüzbaşıya da anlattım.Oda bu durumu farketmişti.Sebebini izah ettim.Bende dinleyeyim dedi.

Nöbetçi olduğumuz bir akşam beraberce dinlemey gittik.Ona heber vermeden dışardan dinledik.O, islam dinini askerliğe verdiği önemi, nöbet tutmanın faziletini anlatıyordu.

Bize çok tesir etmişti.Hatta yüzbaşı 'bu er,askerliği bizden iyi biliyor' dedi.

Hacı Emrullah Efendi devamla:

Başçavuşa onu bana bir gönderiver dedim.

Günlerden cuma.Namaz için camiye vardım.Birde ne göreyim.Aradığım asker,kürsüde vaaz ediyor.

Çok sevinmiştim.Vaazını tatlı tatlı dinlerken,şu korku beni sardı.Müftümüz herkese vaaz etmeye müsaade etmezdi.

Bunun vaaz ettiğini duyarsa ,belki kızar diye endişelendim.Az sonra müftünün de kürsüye yakın biryerde oturduğunu

ve vaazı dikkatle dinlediğini farkettim.Namazdan sonra müftü o erin(efendi hazretlerinin) omuzuna dokunarak:

Aferin vaaz böyle olmalıdır dedi.

Hemen yanına vardım.Şimdiye kadar niçin gelmediğini sordum.O da izin verilmediğinden dolayı gelemdiğini beyan etti.Sohbetten sonra ayrıldık.

Ben hac hazırlığına başladım.Nasib oldu ve gittim.Ben hacda iken efendi babanın(Ali Haydar Efendi hz.) nin Bandırmada ki medfun şeyhi Ali Rıza El Bezza Hazretleri manevi yolla Ali Haydar Efendiye BANDIRMAYA GEL EMANETİNİ AL''diyor.

Ali Haydar Efendi (ks.) o anda rahatsız idi.Etrafındakilere 'hazırlık yapın Bandırmaya gidiyoruz'diyor.Onlar ise aman efendi,bu hastalığınızla nasıl yola çıkacaksınız demişlersede emir kesindir.Hazırlık yapılır yola çıkılır.Bandırma daki Tekke camiine varılır.Orada bulunan müritlere,etrafa bir asker soruluyor.ismi,adresi,tarifi yok asker,asker.Hepsi okadar.Tanıyan bilen yok.Benimde işleri iyice güçleştirdi.Günler geçiyor ama aranan asker birtürlü bulunamıyordu.

Bir gün Efendi Hazretleri (ks) , Tekke camii önünde medfun Ali Rıza El Bezzaz hz.lerinin ruhuna Kuran'ı Kerim okuyordu.

(Efendi hazretlerinin öteden beri adetidir,bir memlekete vardığında sağ veya vefat etmiş meşayıhtan kim varsa mutlaka onları ziyaret eder.)

Yine askeri aramak için Ali Haydar efendinin bir müridi camiden çıkıyor.Üstadın kabri başında kuranı kerim okuyan bir asker ki-efendi hazretleri- ni görüyor, hemen içeri giriyor.Efendi babaya 'efendim üstadımızın kabri başında kuran okuyan bir asker var diyor.

Efendi baba onu hemen bana çağırın diyor.Mürid, Efendi Hazretlerinin yanına varıyor.Kardeşim içerde meşayıhtan biri var, sizi görmek istiyor.Efendi hazretleri hemen ayağa kalkıyor ve camiye giriyor.Efendi baba (kuddisesiirahu) ayağa kalkıyor ve etrafındakilere:'''İşte emanetleri teslim edeceğim kimse geldi'''diyor.

İşte böylece ilk görüşme oluyor.İstihare sonucu ders veriliyor ve intisab başlıyor.

Asker olan efendi hazretleri Bandırmada aranırken etrafındakiler zaman zaman ona ''tanımadığımız bir askere niçin bu kadar değer veriyorsunuz'' dediklerinde ''ONUN AMEL DEFTERİNE HENÜZ BİR SEYYİE(GÜNAH) YAZILMAMIŞTIR'' cavabını verirdi.

Efendi hazretlerinin acemi askerliği bityor.Geri kalan askerliğini tamamlamak için İstanbul'a geliyor.Bu onun için büyük bir nimet oluyor.Ali Haydar Efendi hazretlerinin sohbetine katılma imkanı buluyor.Efendi hazretleri terhisinden sonra memleketine gidiyor.Bir müddet İstanbul'a gelemiyor.

Kısa bir müddet sonra Efendi hz.leri İstanbula dönüyor.Efendi Baba ona İSMAİLAĞA ya imam olacaksın diyor.İsmailağa camii ise o anda harabe halinde idi.Osıralarda Efendi babanın cemaatinden biri rüyasında,kabrinden bir el çıktığını ve İsmailağa camiini göstererek '''bu camiyi neden tamir ettirmezsüz''' dediğini görüyor.Hemen işe başlanıyor.Cami güzelce restore ediliyor.Ve Efendi Hazretlerimiz orada imamlığa başlıyor.

Bugünde yine şeyhinden kendisine intikal eden manevi görevi yürütmektedir.Tek gayesi islamı eksiksiz yaşamak ve yaşatmak,unutulan sünneti ihya etmekttir.

Allah,ömrüne bereket ihsan eylesin. Amiin....